Yalnız Değilsiniz: Annelik Manifestosu

Annelik Manifestosu

Hamilelik ile başlayan ve doğum sonrası da artarak devam eden bir duygu bu. Yalnızlık… Halbuki en çok ihtiyacımız olduğu zamanlar birilerine, manen desteğe, morale, tecrübelerini dinlemeye ya da bizim için çok değerli ama belki de karşımızdaki için çok anlamsız şeyleri heyecanlı heyecanlı anlatmaya “Biliyor musun tırnaklarını kestik bugün ilk defa” gibi…
Benim de çok ihtiyacım vardı. Hamileliğimde de doğum sonrası da. Kafamı karıştırmayacak ve bu duygunun müthiş bir duygu olduğunu bana anlatacak ya da sadece “ ne güzel bir anne oldun” gibi bir cümle ile beni rahatlatacak.
Ve ilk annelik tecrübem bundan iki sene önce. Elim ayağım birbirine karışmış, sudan çıkmış balık gibiyim adeta çırpınıyorum. Niye kimse yoktu ki…
Biraz büyümeye başladı bebeğim ben onunla öğreniyordum herşeyi, müthiş haz alıyordum onunla nefes almaktan ama bazen beş dakikalığına da olsa tek başıma nefes alabilmek istiyordum. Bunları itiraf edemiyordum kendime sanki vicdan azabı yaşayacaktım böyle dersem. Sanki bir annenin beş dakika arkadaşı ile sohbet ede ede kahvesini içmesi ayıptı benim için. Sonra aylar ayları kovaladı bu ayıp lüks olmaya başladı.
Tüm okuduğum yazılarda makalelerde önce anne diyordu, önce anne kendini iyi hissedecek ki bebeğine de iyi hissettirebilsin. Bunun için eş, dost, akraba çok önemli diyordu. Onlar varken bebeğe onlar yedirsin yemeğini onlar oyunlar oynatsın … Ve daha bir sürüsü deniliyordu.
Ben de sadece içimden değil bir arkadaşımla kahve içip sohbet etmek, tuvalete giderken biri eşlik etse yeter diye iç geçiriyordum sadece. Şöyle rahat rahat duş alabilmeyi özler mi insan, evet özlüyormuş. Çünkü genelde kızımı mama sandalyesine oturtup banyoda karşısında şarkılar söyleyip onu oynatmaya çalışıp bir yandan da hızlı hızlı duş alacağımın derdindeydim.
Ve daha bir sürüsü aslında. Günde üç dört saat uyuyarak herşeyi tek başına yetiştirmeye çalışan bir anne modeliydim tıpkı çoğu anne gibi.
Aylar ayları kovaladı en zor zamanları beraber atlattık kızımla, geçiyormuş yalnızlık hissi ama geçmiyormuş kırgınlıklar. Belki de bu yüzden ne zaman yalnız bir anne görsem kucağında küçücük bebeği, hemen almak isterim kucağıma ve derim ki “Sen iki dakika da olsa dinlen.” Telefonda rahat rahat konuşmak istediklerin varsa konuş. Bir kafedeysek otururum yanına ve “Lütfen sen rahat rahat iç.” derim kahveni. Önce bir şaşkınlık kaplar gözleri, sonrasında ciddi misin der gibi sevinçle bakarlar gözlerime ve bilirim ki o beş dakikalık nefes alma molası daha büyük bir aşkla yaklaştıracak o anneyi bebeğine.
İşte bu yüzden bir “Annelik Manifestosu” bu yazdıklarım. Madde madde okuyun ve okutun lütfen.

Sevgili babaanne/anane ;
Sen torununu önemsiyorsan önce annesini önemseyeceksin. Öyle ayda yılda bir arayıp misafir gibi evine gitmek yok. Torununu gördüğünde bırakmayacaksın kucağından ve anneye diyeceksin ki “Hadi kızım sen istersen bi sinemaya git istersen kuaföre ya da bi yürüyüş yap müziğini dinleyerek ben bakarım için rahat olsun”
Duydun mu sevgili babaanne/anane, sen haftanın bir gününü anne günü ilan edeceksin. İstersen çarşambayı seç istersen perşembeyi, o gün sen torununla doya doya ilgilenirken o gün anne günü olacak.

Sevgili görümce, elti, hala, teyze ve tüm diğer akrabalar;
Siz annenin heyecanla anlattıklarını dinleyin yeter, saçma bile gelse heyecanlanıyormuş gibi yapın. Anne size ilk kakasını, ilk tırnak kesimini anlattığında “Ayy ne müthiş bir şey” deyin yeter.
Aaa bir de mümkünse sadece tecrübelerinizi anlatın, o kadar karışmayın sorgulamayın anneliğini. Sütün geliyor mu, karnı acıkmıştır, hala emzik mi emiyor, aa bezi bırakamadınız mı daha, benim çocuğum 8 aylıkken konuşmaya başlamıştı hala konuşmuyor mu gibi ve daha bir sürü böyle cümleleri kullanmak yasak artık, haberiniz olsun. Anneyi anneliğini sorgulamayın. Her anne çocuğu için en iyisini yapmaya çalışır unutmayın, bir tek siz en iyi en bilen anne değilsiniz.

Sevgili komşular;
Sizin göreviniz çok keyifli. Bir fincan kahve yapın ya da sıcak bir çorba . Arada kapısını çalın annenin ve “Hadi ver o tatlı miniği bana, sen kahveni iç, bak ne güzel yaptım” deyin yeter. Emin olun bana bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler ya , bu sizin hazırlayacağınız kahvenin bir ömür hatırı olacak.

Sevgili arkadaşlar ve dostlar;
Sizin göreviniz en basiti ve en keyiflisi. Sık sık arayın hatırını sorun yeter. Bir de sık sık “Sen ne iyi ne güzel bir anne oldun” deyin. Bunu duymak o kadar iyi hissettirecek ki anneye kendini. Çünkü annelik hep kendini eksik hissetmek aslında, çünkü her anne çocuğu için en iyisini mi yapıyorum, doğrusu bu mu derdinde ve bu hep yetersizlik duygusuna sebep oluyor. Aslında bu kadar kolay bir cümle o kadar mucizevi bir etki yaratıyor ki sadece dört kelime “Sen iyi bir annesin”

Sevgili çevredekiler: ( Hani parkta, kafede, avm de, dışarıda birbirimizi hiç tanımadıklarımız)
Dışarıda ağlayan bağıran bir bebek gördüğünüzde yadırgayan gözlerle bakmayın yeter, zaten ne yapacağını şaşırmış olan biz anneler, sizin o yadırgayan gözleriniz üzerimizdeyken daha çok strese giriyoruz haberiniz olsun.

Vee sevgili baba;

Senin görevlerin yatakta kahvaltı, tek taş… Şaka şaka evlat herşeyden kıymetliyse bu görevlerin hepsinden kendine pay çıkarman işte bu kadar;)

Annelik manifestosudur bu. Birazcık da olsa anlayabilene ne mutlu…
İnci Akbay

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir